27 Kasım 2014 Perşembe

Aşk, deruni bir dehliz…
Sonsuz ufuk simgesi…
Girdaplar içinde çırpınış, “yok”luk içinde varoluş hikayesi…
Ateşin koynunda titreyiş bilmecesi…
Aşktır bu sormaz adres…
Usul-ü adabı yoktur aslında. Yüzsüzdür…
Varacağı noktayı düşünmez, umursamaz da…
Sanki düşmanıdır; mesken tutacağı yerin. Yakar, kanatır, sızlatır…
Mekan sahibi ise durumdan bir nebze olsun şikayetçi değildir. Burada acı çektikçe elem; elem duydukça haz alan bir ‘gönül’ ve de ‘gönül’e söz geçiremeyen bir siz varsınızdır. Aşk olgusuna vardıysanız şikayetleriniz kaçınılmazdır. Hemhal serzeniş halinde olacaksınız bilesiniz…
...
Divane! Hala niye niyazdasın? Ne diye çektirirsin kendine, reva mı bu? Maşukun senden haberdar bile değildir belki de…
Ne! Ne diyorsun? Umurunda mı değil? Sen, evet sen mecnunsun…
O halde yan…
Olsa olsa ‘mecnun’ dur bu halvet halinde…
Şikâyetin yok hayattan, hatta minnettarsın bu kutsi ruhla şad olarak…
Görmüyor musun? Ateş karşında…
Dur! Dinle beni, gitme yanarsın…
Olsun mu? Müjde mi sana?
Anlamıyorum seni, anlamakta istemiyorum…
Farklısın sen, çok farklı…
Dinlemedin değil mi beni? Girdin ateşin koynuna…
Yanıyorsun… Pişmansın değil mi?
“Asla ve kat’a! ” mı? Hala mı memnuniyet!
Bilmiyorum, adını koyamadım ben …
Üşüyor musun? Ateş üşütür mü (! ) Kimyası mı değişti?
O da mı, bu kutsi duruş karşısında eğildi (!)
Teslimiyet nazarındasın…
Kimse anlayamaz bu noktadan sonra seni…
Olacaklardan korkuyorum, endişeliyim…
Daha uzağa gitme, yalvarırım. Yapma! Dur ne olur…
YAPMA!!!
Nerdesin? Sesini duyamıyorum…
Ses ver bana! Yok oluşta var oldun değil mi? Varlık kisvesinden azad oldun değil mi? Konuşmuyorsun… Sustun…
Lisan-ı hal ile konuşuyorsun değil mi?
Bu lal oluşlar, kaçışlar bundan sebep…
Şimdi nerelerde, kim bilir nasıl da muhkem yerlerde mesken tuttun…
“Hamdın, yandın ve de piştin” aşıkların lisanı ile…
Hey Hat! Olan oldu…
Kutlu düğün vuku buldu…
Vuslat, hasretle şad oldu…
Bana bu mu reva görüldü?
“AH MİNE’L AŞK” ufkuma elem, ruhuma lezzet bürüdü…
(Aşık yanar ve yanmaya gönüllü oldukça makamlar açılır:
İlmenyakin, ilk merhaledir. İkinci merhale aynelyakindir. Bundan sonraki merhale; az sayıda kutlulara nasip olmuştur. Yani; HAKKALYAKİN: ‘Hiç’likte var oluş MERTEBESİ…)
“HİÇ” lik mertebesine kavuşmak arzusu ile...alıntı

Sen Dünyadaki derdi dert mi sanırsın usta,öyle dertler vardır ki İbrahim'in ateşi yakmaya haya eder!!!! N.Birhan Saliş...