12 Ekim 2017 Perşembe
hamuş bişrev
Aşk; bir elif miktarı sevilmek için gelen her çileye kimi zaman darağacında kimi vakit kör bıçaklar arasında bir vav gibi hamuş olabilmektir.
Hamuş yani susmak. Susmak halvetti Hira’da, susmak En’el Hak’tı Hallac-ı Mansur’da, Hamuş olmaktı yârin alfabesiz halinde Mevlana’ca.
Ve susmak visal orucuydu maşukta, iftarını şehadet şerbeti ile açan Şems misali.
Suskunuz. Kin ve garazdan uzaktayız. Biraz dargın biraz da boz bulanığız o kadar. Aldatıldık biz de aşk yolunda. Yâre kırıldık ama yolu terk etmedik Şems. Sen yüreği yaralı olana gelirsin. Bize neden gelmiyorsun Şems? Hem vuslat hem hicransın dost yüreklim! Yanımızda bizimleyken yaramızda olmayan… Bizler de Mevlâna misali alıp kalemi elimize “Hamuş” yazsak düşer miydin yollara? Gelir miydin acılarımıza? Dokunur muydun yüreklerimize?
Ha: Hallac, Mim: Mevlana, Şin: Şems… Hamuştu onlar. En Sevgiliye sevdalıydılar. Aşkın uzun yol arkadaşları. Tüm kötülükleri güzellikle savuşturanlar, susanlar, iyilik kardeşleri, aşka namzet secde kardeşleri, susayanlar, ölüm sözcüğünü aşkın soluğundan içenler… Aşkın “Hızır”ları…alıntı
Hamuş ve bişrev!..
Hamuş!.. Dedi Mevlana kendisine Hamuş!... Yani Suskun!... Sustuğu yerde açıldı kapılar, önüne serildi ışıltılı kelimeler, kalbi duygular… Hamuş!.. dedi sustu Mevlana… Sustu ve kapandı karanlıklara… Karanlıklara Şems doğdu sonra… Baktı… Gördü… Adına Aşk dedi… Candan özge candan öte olana… Yaprakta tohumu, damlada okyanusu gördü sonra…
Hamuş!.. Demiştim ben de kendime. Sözün bittiği yerde, noktanın konduğu yerde susmuştum bütün kelimelerimi. Anlatmak yormuştu nazenin bedenimi… Anlaşılamamak ise en çok yüreğimi. Sustuğu yerde anlaşılmaktı belli ki bütün derdi…
Hamuş!.. Demiştim ben de kendime. Seni anlatmayan bütün kelimeleri susmuştum. Senle başlamayan bütün cümleleri bir bir bozmuştum. Şems ol da gel karanlıklarıma doğ diye ummuştum… Umutmuşsun!.. Unutmuşum!...
Hamuş!.. Demiştim ben de kendime. Suskunluğum verilene rıza göstermekti… “İyi günde, kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta” diye başlayan o tekerlemeye eşlik etmekti. İyi ve güzeli sana kötü ve çirkini kendisine seçmişti… Suskunluğun bedeli sadece bu seçimdi…
Hamuş!.. Demiştim ben de kendime. Dün’ü dünde bırakmak adına…”Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”dı. Aşk! Demiştim sonra Aşk!... Aranan bulunmuştu… Beklenen gelmişti… Aşk vardı ve ötesi çoktan unutulmuştu!...
Hamuş!.. Demiştim ben de kendime. Sana da Şems diyecektim belki… Kör kuyulara atılmasaydın bütün karanlığına rağmen görecektin güneşi… Kapattın gözlerini, kestin attın son yanında yeşeren düşlerini… Şems olmak kolay mıydı canı canana teslim etmeden? Kendinden geçmeden aydınlanır mıydı kör karanlıklar, açılır mıydı kilit vurulmuş kapılar…
Hamuş!.. Demiştim ben de kendime. Sonra “ne olursan ol yine gel” demiştim… Önce kendine sonra kendindekine. Kendini bilmekti marifet… Kendini bulmaktı meziyet… Dev aynasında değil, boy aynasında seyretmekti asıl kendini keyfiyet…
Sonra “Bişrev!” dedi Mevlana… “Dinle!..”
Sonra “Bişrev!” demiştim ben de!... Dinle!... Hamuş ol dinle!.. Kendin ol dinle!... Tövbe et dinle!... Affet dinle!...Ama dinle!... İlle de dinle!...
Sath-ı müdafaada meşruiyet aramak senin neyine!...
Dinle!.. Hataya bedel, günaha kefaret biçmek senin neyine!...
Dinle!..Yenilen hakkı hukuku arşına endazeye, kiloya, grama, grata vurmak senin neyine!...
Dinle!.. Cüceler dev, ayaklar baş olmuşsa cüceyle boy, devle güç yarışına girmek senin neyine!...
Dinle!.. Akıllar uçmuş, fikirler gitmiş, duygular yerle yeksan olmuşsa, namus, edep haya, en çok da namustan, edepten, hayadan, akıldan fikirden yoksunların eline düşmüşse konuşmak senin neyine!
Sus ve dinle!..
Hamuş ve bişrev!..
Yangın yerine bak!.. Ateşten, külden, kordan ne var elinde!.. Pervane değilsen yaklaşma sakın ateşe!… Can’ı Canan’a teslime hazır değilsen “ben Aşk’ım” deme kimseye… Aşk gelmesin seninle dile… İncinmesin ne Mecnun ne Leyla ne gül ne de diken seninle!.. Ayağıma diken batacak diyorsan düşme çöle… Ah u zar ederim diyorsan çekme gözüne sürme!.. Talipsen kara bahta kör talihe…Dinle!
“Gel, gel ne olursan ol yine gel!...” diyorsan, “Hamuş!...” ol sen de… Sonra da “Bişrev!...” de en sevilene!...
Ve semaya dursun yürekler Aşk’ın önünde...
alıntı
20 Eylül 2017 Çarşamba
MEDİTASYON....
MEDİTASYON
Meditasyon,zihin sakin oldugunda bedeninde onu takip edeceği gerçeginden hareketle kullanabilecegimiz en basit rahatlama şeklidir.Meditasyon sürecinde zihne ilham dolar,sezgisel bilgi akmaya başlar ve kişi üstün bir bilinçhalina ulaşarak öz benliğiyle ilişki kurabilir.Meditasyon yapan kişi çakraları ve enerji kanallarını temizler.Buda organlara büyük yararlar saglamaktadır..Gerilimler enerji dengesizlikleri sizleri gerebilir ve üzerinizde yogunlaşan bi negatiflik yaratabilir meditasyon size dengeve iç bilgeligi saglar.
Belli meditasyonlar işin ehillerince yapılmalıdır.Bazı insanlar şahıslar çok fazla yogunlaşacakları için usta bi elin dokunuşlarıyla tekrar olan zamana dönüş yapacakları için..An'da olan zamansızlık noktalarına ulaşanlar içinde bu gereklidir..Her meditasyon yanlız yapılmamalıdır.
Meditasyon grup halinde olması enerji anlamında daha güçlü olacagı için kişi kendini daha emin daha güvende hissedecegi için toplu meditasyonların kişiye daha çok katkısı vardır.Grup meditasyonlarını daha çok tasvip ediyorum.Ağlama,içsel üzüntü,görülen bi görü o kişinin kişiselliginde çatıştıgı herhangi bir noktada kişiye yardımcı olucak görüleri izah edecek bi hocanın olmasıda ayrı bi rengin çiçek çiçek akmasıdır ruh saglıgına...Meditasyon bir gerçekliktir..
MEDİTASYON VE YARARLARI
-Farkındalık kanallarnı açar.
-Kendi içsel boyutunuzdaki bilgilerinizi almada yardımcı olur.
-Sezgisel kanallarınızın açılmasına yol açar.
-Günlük yaşam veya içinden çıkamadıgınız bi sorununuzda işaret görevi yapar.
-Meditasyon yaşam alanlarını genişletir.
-Sınırsız düşünebilme yaşayabilme olgularına yardımcı olur.
-Kısıtlayıcı düşüncelerden arınma yolları ve ilerleme
-Yaşamdaki gerçeklikleri keşfetme
-Aydınlanma
-Enerji potansiyelinde denge ve içsel denge
-Kendi içsel ışığını tanıma(kendini tanıma)
-İlahi şifa
-Huzur şifa bilgelik,akıcılık
-Günlük yaşantıda dengede olur.
-Kendi özüne döner kişi.
Zihin-beden-ruh üçgenindeki döngüde şifa
MEDİTASYON UYGULAMASI ESNASINDA DANIŞMANLARIMIN SÖZLERİ
-Kalbim yerinden çıkacak gibiydi.
-İçerde bi savaş var
-Yüregimde bir ferahlık,sanki varoluş içimde
-Kendimi çok özlemişim
-Kelimeler yetersiz
-Aglamak istiyorum
-Başım agrımıyo
-İçimde beni huzur noktasına getiren birşeyler var
-Seni öpebilirmiyim
-Güneşin dogdugunu hissediyorum..
-Yaşamda güven duygumu kaybetmiştim sana güveniyorum.
-Agrım gitti
-Bu bir mucize güneşim
-SİZİ ŞİMDİ SEVİYORUM
-Aynalar kırıldı
-Bu bir mucize
-O'nu hissediyorum
Meditasyon bir benim yaşam biçimim.......Türkiye'de kişiye özel meditasyon teknikleri uygulamak işim....
IŞIGINIZ FREKAN VE BOYUTU KADAR İLERLEME KAYDEDER...SEVGİ VE SAYGILARIMLA.....N.BİRHAN SALİŞ
3 Haziran 2017 Cumartesi
BİR SIRRIN PEŞİNE DÜŞENLERİN TOPLAMIYDI AŞK
Hayat iyi veya kötü diye tabir ettiklerimizin toplamıydı belkide....Doğumdan ölüme kadar geçen süreye belki sığdırdıklarımız...İnsan oglu Dünyada deneyimleriyle yolculuguna devam edendi...
ikiye ayrılan insan gurubu akli dengesi ve bilgisiyle lerlerken diğer kısıminsanlar yüreklerindeki pusulalarını takip etmekle meşguldü...Onlar ne kar ne zarar peşindeydi...Sadece sırda ki talip oldukları emanetlere yürüyorlardı.Azıklarında bir parça yanlızlık,birparça gözyaşı,ve yüreklerindeki yeşilışıktı...
Belkide Aşkın babası sessizce arkasından gelenlere fısıldıyordu....Deyilmidir yeşil kubbelerine bakınca heyecanlanmamız yüregimize heyecan vermesi..Neyin nagmeleriylede onunla muhabbetedişimiz...
Aşk aşk ol alı belkide böyle bir tufan görmeyecek ti...
Bir sır vardı ve bu sırra talip olanların sessizliği çözmesi gereken...Susan gerçeklerin neden sessizlikte demlendiği ondan değilmiy di?
Ezelden kalben ikrar veripona talipolanların Dünya yürüyüşüde beyhude biryanlızlıktı...Kimimekansızlıkta uçurtma uçurmuş kimi aşk diye gönle birgülkoymuş....Ama taliplerinin nasip daralarına konulan...
Ey benimgüzelyanlızlığım sar beni ruhumdaki depremlere Eyüp (As)bir tutamsabır hürmetine...bir kırmızıgül hatrına...
N.BirHan Saliş
10 Mayıs 2017 Çarşamba
...AŞK VE HİÇ...
Enerjilerle başlayan yolculuğum sayısız deneyimlerimle sürüp gitmekteydi.Günler günler kovalıyor ben se hep kendimi arıyordum.Bazen bi kıyıda sürükleniyor,bazen bi limanda seyrde kalıyordum.En keyifliyli olanı ise yanlızlıgımda demlenen sessizligimdeki doyumsuz muhabbetlerimdi.Geceleri benim aşk diye tabir ettigim karanlıgımın aydınlık yanımdı.
Türlü türlü insanlar tanıdım hepsinde ayrı bi gizem ayrı bi güzellik buldum.Bazen onların güçlü tarafları beni büyülemiş bak sen buda varmış dedirtti..En çokta acıda olsa bıçak gibi karar alıp Hz Ali'nin zülfikarı gibi karar verip o kararını kesip atandı.Hep özendim kararlarımda kararlı olmayı...
Başardım sayılır mı zaman göstercek...
Bu Dünya'da neyimi merak ettim tabiki 'aşk'ı yıllarca onu bulmak için emek verdim.Bir gün duydum ki aşk Mevlana'nın gönlünde günlerce kapısından ayrılmadım.Taki yüregime bakmayı öğrenene kadar.Taki Şems güneşinin gülün sırrında yatan dikenlerinin yüregimi kanattmasıyla kendime olan uyanışımı gerçekleştirmesiyle AN'da HİÇ HİÇ tesbihleri çekene kadar...
Tabii bu güzel Dünya'da ruh kardeşlerimide bulmam gerekiyordu onlar benim sınıfımımdaki talebelerdi.Bende onlrla derslerimi hatırlıyordum.En çokta Onlara sarıldığımda cennetin kokusuna benzer bi kokunun yüregime ferahlık vermesiydi.Görünen Dünya'nın sırrına vakıf OL'mak nede AŞK'tı...
Milyonlarca insana ev sahipliği yapan şu Dünya sessizce onları misafir ediyordu.Birgün sordum
-Güzel OL'AN ne seni incitti?
_Çok laf konuşup harette sahtekar olan insanlardan incindim.
Ah şu kelimeleri geçip yürege ulaşanlara en güzel müjdedir 'yüregin ekmegini yemek'
ne mutlu kelimelerde susup elif çekmek...
Yüregim kelimelerden geçip manada OLkapıya hizmette taliptir...
Demem odur ki hakikat bizde gizli,ömrümüzce döndüğümüz kabedeki lebbeyklerimiz kendimizdekini keşfetmemisse Hak...
Varlık gizli bi hakikatti
Ben benligimde semah
Verdik aldık
Hizmetteki Hak ateşine
İbrahim...
Şükr sabır zülfikardı
Çift başlı zülfikara...
Bir Han Can'daki
Can'a teslim....
N.BirHan Saliş
13.09.2014
19 Ocak 2017 Perşembe
AŞKKK...
Aşk Nedir?
Elle tutulmaz gözle görülmez bir şey diye tanımlarsak aşkı, o zaman yaşanan somut acılar, güzellikler neyin nesidir?
Tek başına aşkı tanımlamak her şeyden soyutlamak mümkün mü?
Hayır!
Ama şu var ki; aşk artık plastik gibi bir şey günümüzde... Her ne kadar farkında olmasak da, dünyada yaşanan suniliğe doğru gidiş,aşkın etrafını da sardı sarmaladı...
Aşk aslında hayatın bize hazırladığı en güzel sürprizdir!
Ve bu yüzdende kalpleri ne zaman ele geçireceği belli değildir. Daha ne olduğunu bile anlayamadan onun hükümdarlığına giriverirsiniz.
Aşk; en yalın biçimde anlatılan tek kavramdır.
Onu anlatmak için sonu gelmez cümleler kurmanıza gerek bile yoktur.
Sevdiğiniz zaman akan sular durur! Küçücük bir çocuk bile sizi rahatlıkla anlayabilir, çünkü aşkın dili "tek"tir.
Aşkın zamanını biz ayarlayabilseydik eğer, aşkın sırrını da çözerdik elbet.
Ama o zaman aşkın insanı alıp götüren o büyüsü de tamamen kaybolurdu.
Aşk, hayata karşı işlenen en güzel ve en doğru suç ortaklığıdır!
Aşk, hayatın bütün tekdüzeliğine, bütün sıradanlığına, en soylu başkaldırıdır.
Ondan korkup kaçmak seviyorum diyene yakışmaz. Bu karşınızdakine haksızlık, kendinize de saygısızlık olur.
İnsan sonuna kadar savunmalı aşkını, karşılık görmese de, acı çekeceğini hissetse de, yarın terk edileceğini bilse de, ailesini karşısına alacağını bilse de taviz vermemeli aşkından! "Seni Seviyorum" diyebilmeli göğsünü gere gere ve şartlar ne olursa olsun sahip çıkabilmeli sevdiğine!
Aşk iste o zaman aşktır.
Bunun doğrusu yanlışı yoktur.
Çünkü doğru olan "aşk"ın kendisidir..!
Aşkın zamanı da yoktur.
Herhangi bir yerde, herhangi bir zaman diliminde, her halükârda ve hep hazırlıksız yakalar sizi...
Evli olmanız ya da bir ayrılığın taze yaralarını kurutmaya çalışmanız, bağlılıktan korkmanız, ailenizden çekinmeniz, hatta sevilenin hapse girmesi bile onun hiç mi hiç umurunda değildir.
O yüzden aşk bazen, bütün bunlara dayanabilme yetiniz, tek başınıza karşı gelebilme yürekliliğinizdir.
Bazen de yepyeni hayata geçebilmenizin tek yolu!
Aşkın ne zaman gelebileceği belli olmadığı gibi, ne zaman gideceği de belli değildir.
Fazla vakti yoktur bazen, uzun süre beklemeye ve bekletilmeye tahammülü de yoktur.
Deliler gibi seviyorsanız, bir başka göze bakmaya, bir başka tene dokunmaya tahammülü öylesine zordur ki aşkın..
Ama seviyorum deyip aslında sadece ve sadece kendini kandıranlar içinde bir o kadar kolay..!
Aşktan kaçmayın ve aşktan değil, aşkın kaçmasından korkun.
Doğruluğuna, yanlışlığına bakmadan sonuna kadar savunun aşkınızı!
Hayat kocaman bir yalansa madem...
O zaman bu kadar sahteliğin içinde doğru olan tek güzellik SEVMEKTİR!
Evet...
Aşk hayata karşı işlenilen "en doğru suç ortaklığıdır"...
Gerçek aşk cesaret ister, kocaman bir "yürek" ister...
Evet...
Aşk hayatın tekdüzeliğine, bütün sıradanlığına en "soylu" başkaldırıdır!
Evet...
Ondan korkup kaçmak gerçek sevene, seviyorum diyene yakışmaz!
Gerçek aşk, cinselliği karşınızdaki ile herhangi bir şekilde tadıp, doyuma ulaştığınızda, onu inkâr etmek demekte değildir...
Unutmayın ki;
Gerçek aşk zor olandır...
Gerçek aşk bekleyendir...
Siz siz olun;
Sakın sizi sevene haksızlık etmeyin.
Tek başına aşkı tanımlamak her şeyden soyutlamak mümkün mü?
Hayır!
Ama şu var ki; aşk artık plastik gibi bir şey günümüzde... Her ne kadar farkında olmasak da, dünyada yaşanan suniliğe doğru gidiş,aşkın etrafını da sardı sarmaladı...
Aşk aslında hayatın bize hazırladığı en güzel sürprizdir!
Ve bu yüzdende kalpleri ne zaman ele geçireceği belli değildir. Daha ne olduğunu bile anlayamadan onun hükümdarlığına giriverirsiniz.
Aşk; en yalın biçimde anlatılan tek kavramdır.
Onu anlatmak için sonu gelmez cümleler kurmanıza gerek bile yoktur.
Sevdiğiniz zaman akan sular durur! Küçücük bir çocuk bile sizi rahatlıkla anlayabilir, çünkü aşkın dili "tek"tir.
Aşkın zamanını biz ayarlayabilseydik eğer, aşkın sırrını da çözerdik elbet.
Ama o zaman aşkın insanı alıp götüren o büyüsü de tamamen kaybolurdu.
Aşk, hayata karşı işlenen en güzel ve en doğru suç ortaklığıdır!
Aşk, hayatın bütün tekdüzeliğine, bütün sıradanlığına, en soylu başkaldırıdır.
Ondan korkup kaçmak seviyorum diyene yakışmaz. Bu karşınızdakine haksızlık, kendinize de saygısızlık olur.
İnsan sonuna kadar savunmalı aşkını, karşılık görmese de, acı çekeceğini hissetse de, yarın terk edileceğini bilse de, ailesini karşısına alacağını bilse de taviz vermemeli aşkından! "Seni Seviyorum" diyebilmeli göğsünü gere gere ve şartlar ne olursa olsun sahip çıkabilmeli sevdiğine!
Aşk iste o zaman aşktır.
Bunun doğrusu yanlışı yoktur.
Çünkü doğru olan "aşk"ın kendisidir..!
Aşkın zamanı da yoktur.
Herhangi bir yerde, herhangi bir zaman diliminde, her halükârda ve hep hazırlıksız yakalar sizi...
Evli olmanız ya da bir ayrılığın taze yaralarını kurutmaya çalışmanız, bağlılıktan korkmanız, ailenizden çekinmeniz, hatta sevilenin hapse girmesi bile onun hiç mi hiç umurunda değildir.
O yüzden aşk bazen, bütün bunlara dayanabilme yetiniz, tek başınıza karşı gelebilme yürekliliğinizdir.
Bazen de yepyeni hayata geçebilmenizin tek yolu!
Aşkın ne zaman gelebileceği belli olmadığı gibi, ne zaman gideceği de belli değildir.
Fazla vakti yoktur bazen, uzun süre beklemeye ve bekletilmeye tahammülü de yoktur.
Deliler gibi seviyorsanız, bir başka göze bakmaya, bir başka tene dokunmaya tahammülü öylesine zordur ki aşkın..
Ama seviyorum deyip aslında sadece ve sadece kendini kandıranlar içinde bir o kadar kolay..!
Aşktan kaçmayın ve aşktan değil, aşkın kaçmasından korkun.
Doğruluğuna, yanlışlığına bakmadan sonuna kadar savunun aşkınızı!
Hayat kocaman bir yalansa madem...
O zaman bu kadar sahteliğin içinde doğru olan tek güzellik SEVMEKTİR!
Evet...
Aşk hayata karşı işlenilen "en doğru suç ortaklığıdır"...
Gerçek aşk cesaret ister, kocaman bir "yürek" ister...
Evet...
Aşk hayatın tekdüzeliğine, bütün sıradanlığına en "soylu" başkaldırıdır!
Evet...
Ondan korkup kaçmak gerçek sevene, seviyorum diyene yakışmaz!
Gerçek aşk, cinselliği karşınızdaki ile herhangi bir şekilde tadıp, doyuma ulaştığınızda, onu inkâr etmek demekte değildir...
Unutmayın ki;
Gerçek aşk zor olandır...
Gerçek aşk bekleyendir...
Siz siz olun;
Sakın sizi sevene haksızlık etmeyin.
Aksi takdirde bir gün gelir vebalini ağır ödersiniz...ALINTIDIR
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)